29 Ekim Bir Milletin Tekrar Doğuşudur

Bugün 101. yılını kutlayacağımız Cumhuriyetin ilanını anlatan en önemli ve tek cümle “Hakimiyet bilâ kayd-u şart Milletindir.”  Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

Cumhuriyete gidilen yolda ilk adımlar 1876 - 1878 yıllarında birinci meşrutiyet ve 1910 - 1918 arasında da ikinci meşrutiyet ile atıldı. Her nekadar yönetim bir Cumhuriyet olmasa da, mutlak monarşi haricinde bir yönetim şekli oluştu.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı'nın başkenti İstanbul emperyalist güçler tarafından işgal edilmiş, işgal güçlerine ait donanma namlularını saraya çevirmişti. Bu durumda devletin varlığını kabul etmek en masumane tabirle fazlası ile saflıkla tarif edilebilir.

Kurtuluş Savaşı ile birlikte vatan topraklarının kurtarılması için Samsun'da yakılan özgürlük ateşi, bir var olma mücadelesinin başlangıcıydı. Samsun'da başlayan mücadelenin ilk durağı olan Erzurum'da yapılan kongrenin ardından "23 Temmuz 1919 tarihinde yayımlanan bildirinin 3. maddesindeki "Ulusal kuvvetleri etkin ve ulusal iradeyi egemen kılmak esastır."  kararı cumhuriyetin ilanı için kat edilecek yolun ilk adımları oldu.

Elbette cumhuriyetin ilanına giden yol kısa ve kolay değildi. Bu yolu ve cumhuriyetin ilanını gerektirecek olayları cumhuriyet  tarihi okumalarından  yapabilirsiniz.

Nihayetinde 27 Ekim 1923 gecesi Çankaya Ķöşkünde yenen yemek sonrası İsmet Paşa, Fethi Bey, Kazım Paşa (Özalp), Kemalettin Sami Paşa, Halit Paşa, Rize mebusu Fuat ve Afyon mebusu Ruşen Eşref Bey'i misafir olarak ağırlayan Mustafa Kemal Paşa, kabine bunalımından çıkma yolu üzerine görüştü ve misafirlerine "yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz" dedi.

Ve, 29 Ekim 1923 günü Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile birlikte bu yana Türkiye Anayasası'nda yer alan "EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR"  ilkesi, Cumhuriyetin ilanı ile birlikte vücud bulmuş oldu.

Cumhuriyetin ilanı birlikte devrimlerin yolu açılarak, Türk milleti kulluktan vatandaşlığa geçerek, temel vatandaşlık haklarına sahip oldu.

Türkiye artık yeni bir döneme girmekle beraber, artık kendi hür iradesi ile siyasi yönetimlere karar ve yön verebilecekti.

Geçen yüzbir yıl içinde cumhuriyetin temel ilkelerine itirazlar bazen gizliden, bazen kısık sesle ve son dönemlerde ise üst perdeden dillendirilmeye başladı. Özellikle de  arkalarını dayadıkları emperyalist güçlere teslim olmuş  tescilli Cumhuriyet, Türkiye ve Mustafa Kemal ATATÜRK düşmanları kirli sesleri ile Türkiye Cumhuriyeti'nin varoluşuna delil olan maddeleri anayasanın kaldırarak devleti yıkacakları zannı ile hareket etmeye başladılar.

Onlara bu gücü veren de aslında cumhuriyetin rejimini  ta kendisidir. Cumhuriyete alternatif sundukları hiç bir siyasi ve ideolojik düzen onlara bu fırsatı vermez.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu  ilkeleri ve bu uğurda verilen mücadele bir çok ülkenin emperyal sömürü düzenini başkaldırmasına yol göstermiştir. Bazıları bunu tam olarak becerememiş, bazıları da başarının ardından yol haritasını değiştirmiştir. Ancak onlara bu yolu açan Mustafa Kemal ATATÜRK'ün tüm zorluk ve imkansızlıklara rağmen bu mücadelen zaferle çıkması ve bunu Cumhuriyet ile taclandırmasıdır.

Türkiye Cumhuriyeti kolay kurulmadı. Bunun için bu millet çok bedeller ödedi. Bize atalarımızdan miras kalan bu devlet, bizim son ve tek kalemizdir. Atalarımızın kurmak için çok ağır bedeller ödediği bu devleti korumak için daha ağır bedeller ödemeye hazır Türk milleti aynı kararlılıkla aynı yolda yürüyecektir.

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ün Gençliğe hitabesinde dedigi gibi;

"Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
...
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur"

Bizler, bu vatan için kanını toprağa dökmüş, şehadet şerbetini içmiş insanların nesliyiz. Bizler Kuvay'i Milliye kahramanlarının emanetçileriyiz.

Bu vatan için dökülecek kanımız damarlarımızda mevcuttur.

Bizleri deneme şansınız bir keredir. Uşaklığını yaptığınız emperyalist güçlerin torunlarına, dedelerini sorun. Onlarla aynı akıbeti yaşamak istiyorsanız bize "elle gelen, düğün bayram."