Metin ESKİN: Musul'un İngilizler'e 500 bin Paund'a Satıldı Diyen Tarih Cahillerine Tarih Bilgileri
I. Dünya Savaşı'ndan önce Osmanlı hakimiyetindeki Musul ve çevresi petrol varlığı sebebiyle, İngiltere, Fransa, Almanya arasında rekabet konusu oldu.
Bölge, 1916 tarihli Sykes-Picot Antlaşması ile Fransa'ya bırakılmıştı. Nisan 1920 San Remo Konferansında Fransa, kendisini Orta Doğu'daki menfaatlerini desteklemesi sebebiyle, Musul bölgesini İngiltere'ye bıraktı.
İngiltere bölgedeki Hristiyanların güvenliği, İngiliz savaş esirlerine kötü muamele edilmesi gibi sebepler ile Mondros Mütarekesinin 7. maddesine göre Musul'un kendilerine terk edilmesini istediler.
Musul'da yerleşik Osmanlı 6. Ordusu Komutanı Ali İhsan Paşa şehri İngilizlere terk etmemek için istifa etti. Yerine Gelen Binbaşı Halit Akmansü İstanbul'dan aldığı emri yerine getirerek Musul'u boşalttı. 15 Kasım 1918 tarihinde İngiliz askerleri Musul'a asker çıkarıp işgal ettiler.
Mondros Mütarekesi gereğince İtilaf devletleri'ne güvenlikleri gereği istedikleri yerleri işgal etme yetkisi tanınıyordu.
30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi imzalandığında Musul ve çevresi henüz Ali İhsan Sabis Paşa komutasındaki Türk birliklerinin idaresindeydi. Ateşkesten sonra İngilizler, Musul ve Zaho'daki sivil Hristiyanların topluca öldürüldüğünü iddia ederek Türk birliklerinin Musul'u terk etmesini istediler. Ali İhsan Sabis Paşa, bu isteği reddetti ancak Suriye cephesinde Yıldırım Orduları grubunun Şam'dan sonra Halep'te de İngilizlere yenilip Adana'ya kadar çekilmesi neticesinde demiryolu ikmal hatlarının kesilmesi üzerine ve İstanbul hükûmetinin de bu yolda emir vermesinden sonra Musul'u bırakıp Nusaybin'e kadar çekildi. İngiliz askerleri hiçbir direnişle karşılaşmadan Musul'a girdiler.
İstanbul'dan benzer bir emir Mustafa Kemal Paşa'ya da Çukurova bölgesini terketmesi için gelmişse de Mustafa Kemal Paşa Adana'yı boşaltmamış ve Harbiye Nezaretiyle yaptığı telgraflaşmalarda emrin kanunsuz olduğunu söyleyerek emre direnmişti. Harbiye nezareti, kendisini görevden alıp karargaha çağırdığında ordunun bir kısmı silahlarını halka dağıtarak düşman eline geçmesine mani olmuştu. Bazı silahlar ise, Anadolu'da bir düşman direnişinde kullanılmak üzere Teşkilat-ı Mahsusa elemanları tarafından daha güvenli olan doğu cephesine taşındı.
Ankara Antlaşması (1926)
Lozan Antlaşması'ndan sonra Türkiye'nin uğraştığı sorunlardan biri de Irak sınırı ve Musul sorunudur. İngiltere ile Türkiye arasında barışı tehlikeye sokan Musul sorunu zorlukla çözümlenebildi. Musul, Mondros Mütarekesi'nin imzalandığı sırada Osmanlı Devleti'ne bağlıydı. Yüzyıllarca Türk egemenliğinde kalan Musul Vilayeti, Mîsâk-ı Millî sınırları içindeki toprak parçalarından biri olarak ilan edilmiştir.
İngiltere, Mondros Mütarekesi'nin 7. maddesine dayanarak, antlaşmanın imzalanmasından birkaç gün sonra Musul'u işgal etti. Millî Mücadele'nin zor koşulları içinde TBMM Hükûmeti bu bölgeyle ilgilenemedi.
Türkiye, Lozan Konferansı'nda Musul ve Kerkük'ün Misak-ı Millî sınırları içerisinde yer aldığını söyleyerek İngiltere'den Musul'un kendisine bırakılmasını istedi. Fakat İngiltere, bu bölgenin geleceğinin Milletler Cemiyeti'nin kararına bırakılmasını savundu.
Musul sorununun çözümlenmesi için İngilizler ile ilk kez 1924 yılında İstanbul'da Haliç Konferansı'nda görüşmeler yapıldı. Bu görüşmelerde İngilizler'in Musul Vilayeti'nin yanı sıra Hakkâri'yi de talep etmelerinden ötürü anlaşmaya varılamadı. Haliç Konferansı'nın başarısızlıkla sona ermesinden sonra İngilizler isteklerini zorla kabul ettirmek için bazı olayları bahane ederek Türk hükûmetine bir ültimatom verdiler. Ültimatomda, istekleri kabul edilmeyecek olursa askeri girişimlerde bulunacaklarını açıklıyorlardı. Türk hükûmeti bu ültimatoma verdiği karşılıkta, sınırlarını ve bağımsızlığını korumak için her türlü önlemi alacağını bildirdi. Bu kesin karar karşısında, İngiltere hükûmeti herhangi bir harekette bulunmaya cesaret edemedi. Öte yandan Şeyh Said İsyanı nedeniyle gerekli askerî harekât da yapılamadı.
1926 yılında Musul Sorunu Milletler Cemiyeti'ne götürüldü. Sorun burada da çözümlenemeyince Yüksek Adalet Divanı'na verildi. Burada da olumlu bir sonuç alınamadı. Nihayet, İngilizlerle Ankara'da bu konu üzerinde yapılan görüşmeler bir anlaşma ile sona erdi.
Sonuç olarak 5 Haziran 1926 tarihinde Ankara'da antlaşma imzalandı. 7 Haziran 1926 tarihinde TBMM'de onaylanarak kabul edildi.
1926 Ankara Antlaşması Maddeleri:
1. Musul ve Kerkük vilayetleri Irak’a verilecektir.
2. Irak sınırı Milletler Cemiyeti’nin 29 Ekim 1924 yılındaki aldığı kararla kesin olarak belirtilmiştir.
3. Milletler Cemiyeti’nin belirttiği sınır kararını iki devlet de kabul edecek ve bozmak için herhangi bir eylem hazırlığına girmeyecektir.
4. Türkiye ve Irak arasında sınır Brüksel hattı olduğu kararlaştırıldı.
5. Irak Musul’dan elde ettiği petrolün %10’unu 25 yıllık süre boyunca Türkiye’ye verecektir.
6. Türkiye bu parayı 4 yıl boyunca almıştır ancak kalan 21 yıllık hakkını ise 500.000 Sterlin’e İngiltere lehine vazgeçmiştir.
7. Irak hükûmeti antlaşma imzalanana kadar kendi halkından Türkiye lehine konuşanlara genel af tanıyacağını söyler.
8. Türkiye ve Irak, dost devletler arasında yapılan “suçluların iadesi“ için görüşmeye karar vermiştir.
9. Antlaşmanın 2. faslı yürürlüğe girdiğinden itibaren on sene müddetle yürürlükte kalacaktır.
10. 10 sene sonra taraflardan biri feshetme hakkına sahip olabilecektir.
11. Maddeler taraflarca tasdik edilecek ve derhal Ankara’ya gönderilecektir.
12. Antlaşma tasdik edildikten sonra Lozan Antlaşması’nı imzalayan devletlere gönderilecektir.
Netice olarak, Musul 1916 yılında Fransa'ya bırakıldı. Fransa ise 1920 yılında İngiltere'ye bıraktı.
İngilizler Osmanlı'nın imzaladığı Mondoros Mütarekesi'nin 7. maddesine göre Musul'a asker çıkartarak işgal etti.
İstiklal savaşı veren genç Türkiye, bölge ile uğraşacak gücü kalmasın diye İngilizler tarafından çıkartılan iç isyanlar sayesinde bu mesele ile uğraşmadı.
Ankara Anlaşması ile Musul ve Kerkük Irak Devletine bırakıldı.
500 bin paund, 25 sene süre ile çıkacak petrolden alınacak %10 luk pay idi. Savaştan çıkmış, insan ve ekonomik kaynakları kıt, endüstrisi, üretimi olmayan Türkiye Cumhuriyeti bir de Osmanlı'nın borçlarını yüklenmişti.
Bütün bu gerçekler ışığında, Osmanlıcılık oynamak ve mevcut siyasi iradeyi kutsamak adına Cumhuriyet Musul'u 500 bin Paund'a sattı diyebilmek en iyi tanımla cahilliktir. Bunun bir adım ötesi ise vatana ihanettir.
Not: Bilgileri çeşitli kaynaklardan alıntılardır.