Kemal Cankaya
  Güncelleme: 24-01-2025 09:10:00   24-01-2025 03:25:00

Toplumsal Arsızlık!

Toplumsal Arsızlık!

Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkende insanların nasıl öldüğüne bakın

                                                                                                             Albert Camus

AKP iktidarı, 22 yıllık iktidarı sürecinde her türlü tedbirsizliğin sonucunda yaşanan ölümcül olaylar karşısında hiçbir şekilde sorumluluk üstlenmek gibi bir anlayış içerisinde olmadı.

Tam aksine sorumluluğu olduğu tüm ölümcül olaylarla ilgili muhalefeti sorumlu tutarak, zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkıyor.

AKP iktidarı döneminde başta terör örgütlerinin canlı bomba eylemleri sonucunda yüzlerce insanımız hayatını kaybetti.

İş güvenliği olmayan denetlenmeyen maden ve kömür ocaklarında yüzlerce emekçi göçük altında kaldı.

Maden ve kömür ocaklarındaki göçük sonucu yaşanan ölümler ‘fıtratında var’ diyerek normalleştirildi.

Her gün gazetelerin üçüncü sayfalarında kadın cinayetleri, ekonomik sorunlardan dolayı intihar eden insan haberleri görüyoruz.

6 Şubat 2023’de Kahramanmaraş merkezli yaşanan ve 10 ilimizi etkileyen büyük depremde yerel yönetimlerce denetlenmeyen çürük, kaçak yapılar sonucunda binlerce insanımız yaşamını yittirdi.

Yine hiçbir sorumlu gerçek anlamda yargılanmadı, yargılanıp ceza alan bir kısım sorumlular, kaçma ihtimali olmadığı gerekçesi ile serbest bırakıldılar.

Bolu Kartalkaya’da yaşanan yangın faciası büyük vahşet, göz göre göre katliam gibi bir yangın vakası bütün ülkeyi sarstı. Ve azıcık vicdan taşıyan bütün insanlığı.

Okulların ara tatilinde ülkemizin farklı illerinden insanlarımız çocuklarıyla birlikte kar tatili yapmak için Bolu Kartalkaya kayak merkezinde bulunan Grand Kartal Oteldeydi. Salı gecesi uykularından büyük bir yangın vahşetiyle uyandılar. Uyanamayan, ya da uyansa da çıkış yolu bulamayan nice insanlarımız dumandan boğularak öldüler.

Turizm bölgelerinin büyük çoğunluğunda oteller, sosyal tesisler turizm bakanlığının denetiminde olur. Bunu biliyoruz.

Grand Kartal Otel’de yaşanan vahşet bizlere bir gerçeği gösterdi ki, bu otel denetlenmemiş ya da bir şekilde denetimden geçemeyerek bu durum sümen altı edilmiş.

Ahşap bir otelin hiç yangın tertibatının olmadığı gibi, yangın merdivenlerinin otelin iç kısmında olması ayrı bir vaka.

Otel sahibinin iktidara yakın bir isim olması, vergi borçlarını dahi ödememesi konuşulurken, alınan duyumlara göre sürekli teşviklerden faydalanmasına rağmen herhangi bir felakete karşı hiçbir iş güvenliği önlemi almaması nasıl bir arsızlıktır? Yangından hayatlarını yitiren onca canın hesabını kim verecek? Nasıl bir cezai işleme tabi tutulacaklar?

SADECE İNSANLIKTAN  İSTİFA EDİLİYOR DEMEKKİ!

Olayın daha vahimi, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un, denetiminde olan turizm bölgesinde yaşananlara rağmen istifa etmemesi. Sorumluluğu ve suçu CHP’li Bolu Belediyesi’nin üzerine atması inanın arsızlığın nirvanası oluyor. Bolu Belediyesi suçlu dahi olsa sen makamın hakkını veremediğin için istifa etmeyi düşünmedin mi demezler mi?

Tüm belgeler sorumluluğun açık bir şekilde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda olduğunu ortaya koyuyor. AKP eski milletvekili Şamil Tayyar, Bolu Kartalkaya’daki yangın faciasında otelin Bolu Belediyesi sınırlarında olmadığını ve turizm belgeli işletmelerin denetiminin Turizm Bakanlığı’na ait olduğunu açıkladı. Diğer yandan Kamuoyuna yansıyan bir belge, otelin yangın denetiminin 2007 yılında Bolu Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü tarafından yapıldığını ortaya koydu. Bu sebeple,  yangınla ilgili başlatılan soruşturma kapsamında, Bolu Belediye Başkan Yardımcısı Sedat Gülener ( daha önceki görevi şoförlük olup liyakat sahibi olmadığı söylenen) ve İtfaiye Müdür Vekili Kenan Coşkun da gözaltına alındı. Ve bir başka bilgi ise öte yandan Belediye Başkanı Tanju Özcan TGRT canlı yayınına bağlanarak kendi ifadesiyle, belediyeden bir ekibin 16 Aralık'ta oteli denetleyip rapor verdiğini ifade etti.

Yangın sonrasında, yangın çıkan otelin çevresinde bulunan tatilcilerin hiçbir şey olmamış gibi normal bir şekilde tatillerine devam etmeleri ise inanın gerçekten vicdansızlık ve toplumsal arsızlıktır…

Ne diyeyim?

İnsanlıktan da istifa ediliyor demek ki…?

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Kim Kimle Barışıyor?

Gerilim filmi izler gibi ülkemde yaşananları izlediğimde, bu filimin adı ne olabilir ki diye düşüncelere dalıyorum.

AKP’nin 22 yılı aşkın iktidar sürecinde her irtifa kaybettiği dönemde hep gerilim senaryolarını hayata geçiriyor ve aslında oynanan oyun çok farklı değil, sadece senaryo üzerinde ufak tefek değişiklikler yapılarak tekrarlanıyor.

AKP’nin ‘çözüm süreci’ senaryosunda yapılan rötuşlarla MHP üzerinden barış süreci olarak yürütülüyor konu.

Filme baktığınızda ‘Kürtler-MHP-barış’ nasıl bir denklem bu ki zıtların birliği felsefesi diyebiliriz adeta.

Aslında bizlerin gördüğü filmle, amaçlanan gerçeklik arasında hiçbir bağ yok.

Dem Partisi ne zaman iktidar erki barış ve çözüm dese ‘tuzluk’ elinde hazır bir şekilde bekliyor.

Ufak bir tatlı söz ve el temasıyla yayları gevşetip, koşa koşa iktidarın hazırladığı senaryo içinde kendilerine biçilen rolü oynamak için gereğini yapıyorlar.

Aslında iyi bir sinemacı-yönetmen-senaryo yazarı olan Sırrı Süreyya Önder daha önce böylesi bir senaryoda yer almıştı. Sanırım sağlık sorunlarından dolayı yaşananları unutmuş olmalı!

AKP ve MHP bir taraftan barış derken, diğer taraftan ‘üstenci’ tehditler savuruyorlar.

Dem Parti yetkililerinin böylesi bir duruma karşı tavırsız kalması akla şu soruları getiriyor.

Herkes beklentisinin karşılığını alacağı için mi sessiz kalmak zorunda?

AKP, MHP tabanını konsolide etmek için mi sakin bir tavır takınıyor?

Ülkemizde yaşanan bunca gerilim ve açmazın sadece içsel bir sorun olmadığını net olarak görüyoruz mutlaka.

Dış politikada, Suriye’de amaçlanan nihai süreç gerçekleştiğinden, esas sıkıntı olan PKK/YPG’nin izolasyonu ve bunun için Abdullah Öcalan üzerinden silahların bırakılması çağrısı yapılması bekleniyor.

Asıl merak edilen Öcalan’ın ‘silahları bırakın’ çağrısı, PKK/YPG tarafından ne kadar karşılık bulacak!

Suriye’de yeni sürece dair gelişmelere baktığımızda YPG’nin silah bırakmak gibi niyetinin olmadığı yönünde bilgiler var.

Böylesi bir düzlemde Cumhur ittifakı bileşenleri, ‘göreceli barış süreci girişiminde’ başarılı olurlarsa, oya tahvil ederek kazançlı çıkma hesabı içerisindeler.

Bu ülkenin gerçekliği ekonomik ve dahi politik çöküştür.

Yurttaşın önceliği; PKK’nın silah bırakması, Öcalan’ın pazarlıkları değil, ‘insanca yaşam kaygısı, yoksulluk, yokluk ve açlıktır.’

Dem Parti böylesi derin bir yoksulluğun yaşandığı dönemde, cumhur ittifakının samimi olmayan barış senaryosuna dahil olmanın tarihsel olumsuzluğunu üzerinde taşıyacak.

 

 

 

 

 

  Bu yazı 911 defa okunmuştur.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
HABER ARŞİVİ
Tüm Anketler
Web sitemize nasıl ulaştınız?
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI