Bursa'da Sahipsiz Hayvanların Toplanmasına Beslenme Yasağına STK'lardan Tepki

Bursa Veteriner Hekimler Odası ve Bursa Barosu Hayvan Hakları Komisyonu olarak; bazı valilik ve il idare kurullarının, sokak hayvanlarının toplanmasına ve beslenmesinin yasaklanmasına yönelik idari kararlarına karşı bir basın açıklaması yaparak tepki gösterdi.
 Tarih: 05-12-2025 21:05:11
Bursa'da Sahipsiz Hayvanların Toplanmasına Beslenme Yasağına STK'lardan Tepki

Bugün burada 5199 sayılı kanunda değişiklik yapan 7527 sayılı yasanın olumsuz sonuçlarını ve gönüllü besleme faaliyetlerinin engellenmesi yönündeki uygulamalara ilişkin hukuki, bilimsel, etik ve toplumsal itirazımızı dile getirmek üzere toplandık.
Birazdan okuyacağım metnin imzacıları akademik odalar ve sivil toplum örgütleridir, isimlerini de sizlerle paylaşacağım.

Bursa Veteriner Hekimler Odası ve Bursa Barosu Hayvan Hakları Komisyonu olarak; bazı valilik ve il idare kurullarının, sokak hayvanlarının toplanmasına ve beslenmesinin yasaklanmasına yönelik idari kararlarını büyük bir kaygıyla izliyoruz. Bu kararların arkasında, 2 Ağustos 2024’te yürürlüğe giren 7527 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’ndaki değişiklikler gösterilse de, uygulamada yaratılan mağduriyet, hukuki belirsizlikler, hayvan hak ve refahı ihlalleri ile toplumsal vicdan yaraları ortadadır.

 Bu açıklama ile: 


• Besleme yasağının yasal dayanağı olmadığını,
• 7527 sayılı kanun değişikliğinin bilimsel ve toplumsal sorumlulukla bağdaşmadığını,
• Belediyelerce uygulanmakta olan toplu toplama ve barınak yükümlülüğü yerine, gerçekçi “kısırlaştır-aşıla-yerinde yaşat’’ modelinin hayvan sağlığı ve toplum sağlığı açısından zorunlu olduğunu,
• Yetkilileri bu konularda sorumlu, hukuka uygun ve vicdana uygun politikalar üretmeye çağırdığımızı ilan ediyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi tarafından 7527 sayılı Kanun’un çeşitli maddelerine karşı açılan iptal davası Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilmiştir. Mahkeme; sokak hayvanlarının sahipsiz statüsünün yeniden tanımlanması, barınak yükümlülükleri, sahiplendirilinceye kadar bakımevlerinde tutulmaları ve bazı durumlarda ötanaziye imkân veren hükümler de dahil olmak üzere, düzenlemeleri Anayasa’ya uygun bulmuştur.

Ancak bu karar, gerçek sahayı, barınak kapasitesini, uygulamadaki ağır hak ihlallerini ve yerel yönetimlerin fiili imkânsızlıklarını dikkate almamaktadır. Mahkemenin “devletin pozitif yükümlülüğü” vurgusu, sahada bu yükümlülüğün yerine getirilmesi için gereken kaynak, altyapı ve personelin mevcut olmadığı gerçeğini görmezden gelmektedir.

AYM’nin kararı, hukuki açıdan bağlayıcı olsa da, bilimsel geçerlilik, hayvan refahı ilkeleri, toplum sağlığı, yerel yönetimlerin kapasitesi ve etik sorumluluklar açısından ortaya çıkan sorunları ortadan kaldırmamaktadır. Uygulamadaki aksaklıklar, toplama-barınak-ötanazi eksenli modelin hem pratikte hem de toplumsal vicdanda sürdürülebilir olmadığını açıkça göstermektedir.

AYM’nin tüm gerekçeleri köpeklerin saldırgan ve insanlara zararlı olduğu yönündedir.

Oysa Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 2024 yılında 394 kadının öldürüldüğünü, son zamanlardaki en yüksek rakam olduğunu ifade ediyor.  Öldürülen 394 kadının 166’sı evli olduğu erkek, 45’i birlikte olduğu erkek, 31’i babası, 30’u eskiden evli olduğu erkek. Bu yıl 280 kadın aile içindeki erkek tarafından öldürüldü.

Oysa köpek ısırdığı için ölen insan sayısı ile ilgili tek bir veri yok, köpekten kaçarken araba çarptı, duvardan düştü herhangi bir nedenle de yaşanabilecek durumları köpeklere bağlamak gibi zorlama gerekçeler var.

Bilimsel, Etik ve Toplumsal Eleştiri

7527 sayılı kanunla ortaya çıkarılan model popülasyon kontrolü için yanlıştır, bilimsel değildir, genel gerekçesi muğlak ifadeler içerir, vicdani ve insani değildir. Veteriner hekimler açısından, hayvan haklarına, refahına ve mesleğin kendisine zarar verecek çok sakıncalı bir uygulamadır. Yapılan bilimsel çalışmalar kısırlaştırmanın popülasyon kontrolünde en etkin çözüm olduğunu ortaya koymuştur; toplama, doğal yaşam alanlarının bozulması, besleme yasakları ne halk sağlığı ne de popülasyon kontrolü için işe yaramayacaktır.

7527 sayılı değişiklik, ne bilimsel verilerle ne de toplumsal hazırlıkla desteklenmiş; uygulama öncesi fizibilite çalışmaları yapılmamıştır. Bu haliyle, sorunu “denetim, barınak, bakım” noktasında çözmek yerine; hayvanların toplanması, yetersiz barınaklardaki baskı, ötenazi ve yaşam hakkı ihlali riskini artıran, sürdürülemez bir sistem ortaya çıkarmıştır.

Toplama ve barınak merkezli model; kayıt eksikliği, barınak kapasite yetersizliği, yüksek yoğunluk, bakım eksiklikleri, bulaşıcı hastalık riski, davranış bozuklukları, nitelikli sahiplendirme zorlukları ve ötenazi baskısı gibi ciddi sakıncalar barındırmaktadır.

Bu süreç aynı zamanda toplumsal vicdanı, hayvan haklarını ve “özgürce yaşama” anlayışını hedef almış, hayvanların yaşam hakkını hiçe saymıştır. Toplanan ve bir arada yaşamaya mahkûm edilen sahipsiz köpeklerin yaşadığı alanları bir kez bile görmeyenlerin bu konuda diretmesi ne akla ne vicdana ne de bilime sığmaktadır. Bu ortamlar; hayvanlara sağlık hizmeti veren veteriner hekimler, hayvan sağlığı teknikerleri ve bakım personeli için de uygun bir çalışma ortamı değildir.

Bu durum, devletin ve yerel yönetimlerin “koruma görevi” ile toplumsal vicdan ve etik sorumluluğunu terk ettiğini göstermektedir.

Türkiye bugün; kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı, gıda zehirlenmeleri, pestisit etkileri, derinleşen yoksulluk ve gıda krizi gibi gerçek ve acil toplumsal sorunlarla boğuşurken, tüm bu gündemlerin üstü belirsiz, stratejisiz ve kapasitesiz bir hayvan toplama projesiyle örtülmemelidir.


Talep ve Çağrılarımız

Sokak hayvanlarının toplanması ve beslenmesinin engellenmesi politikası, hiçbir bilimsel, hukuki ya da etik dayanağa sahip değildir. Besleme yasağı gibi hukuki dayanağı olmayan kararlar derhal iptal edilmelidir. Eğer idarenin amacı halk sağlığını ve hayvan refahını korumaksa, 5199 sayılı Kanun’un koruyucu hükümleri esas alınmalı; gönüllü besleme ve toplum temelli çözümler engellenmemelidir.

Bugün yasaklarla, toplamalarla ve yetersiz barınaklarla yürütülen operasyonlar; hayvanların yaşam hakkına, toplumun vicdanına ve hukuk devletine ağır darbeler vurmaktadır.

Belediyelerin tek başına bu yükü karşılaması fiilen imkânsızdır. Bu nedenle devlet bütçesinden hayvan refahı için özel kaynak ayrılmalı; tüm belediyelere uygulanabilir tip projeler hazırlanmalı ve ülke çapında standart, sürdürülebilir bir sistem kurulmalıdır.

HAKİM + Yaşamdan Yana Derneği’nin 2025 raporuna göre 1.408 belediyeden yalnızca 273’ünde barınak bulunmakta, mevcut barınak kapasitesi ise yalnızca 89.451 hayvanla sınırlıdır. Bu rakam, sokakta yaşayan yaklaşık 4 milyon hayvanın yalnızca yüzde 2,2’sine karşılık gelmektedir. Bu durum, toplama-barınak modelinin gerçekçi olmadığını açık biçimde ortaya koymaktadır.

Biz bugün burada; sorumlu idareleri, yerel yönetimleri, valilikleri ve tüm karar alıcıları; bilime, hukuka, etik değerlere ve toplumsal vicdana uygun politikalar üretmeye, sokak hayvanlarını “temizlik unsuru” değil, yaşam hakkı olan canlılar olarak görmeye çağırıyoruz.

7527 sayılı değişiklik, ne bilimsel verilerle ne de toplumsal hazırlıkla desteklenmiştir. Ortaya çıkan toplama–barınak–ötenazi eksenli sistem sürdürülemezdir ve derhal gözden geçirilmelidir.

• Toplama–barınak–dolaylı ya da doğrudan ötenazi modeline son verilmelidir.
• “Yerinde yaşatma”, kısırlaştırma-aşılama, besleme ve topluluk temelli bakım programları acilen uygulanmalı ve sonuçları şeffaf biçimde raporlanmalıdır.

Kamuoyuna ve yetkililere saygıyla duyururuz.

 

  Bu haber 99 defa okunmuştur.
  YORUMLAR 0 Yorum YORUM YAP
Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  DİĞER GÜNCEL Haberleri
HABER ARŞİVİ
Tüm Anketler
Web sitemize nasıl ulaştınız?
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI