Tarım Şurası’nın hedefleri arasında tarım ve hayvancılığın geliştirilmesi, sorunların çözümü ve stratejik kararların alınması olduğu belirtilse de, Sarıbal’a göre önceki şuraların sonuçları ortada. 2. Şura’nın 2004’te yapıldığını, 3. Şura’nın ise 15 yıl sonra, 2019’da toplandığını hatırlatan Sarıbal, “Tarım Şurası'nı bu kadar önemseyen bir iktidar, neden 15 yıl boyunca sesini çıkarmadı?” diye sordu. 3. Şura’da hazırlanan “Tarımsal Yapı ve Dönüşüm” raporunu hatırlatan Sarıbal, raporda “çiftçiyi köylülükten kurtarıp işletme sahibi yapma” hedefinin aslında tarımda şirketleşmenin önünü açmak olduğunu vurguladı, “Çiftçiyi kendi tarlasında işçi yapma modelini dayattılar. Sözleşmeli üretim yapan şirketlere destek verileceği açıkça söylendi” diye konuştu.
ŞURA KARARLARI ÜRETİCİNİN SORUNLARINA ÇÖZÜM SUNMAKTAN UZAK
28-30 Nisan 2025 tarihleri arasında gerçekleştirilen ve 14 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan 86 maddelik 4. Tarım Orman Şurası sonuç bildirisini değerlendiren Sarıbal, “Meralar ve ormanların daha fazla karbondioksit depolayabilmeleri için öncelikle korunmaları ve alanlarının daraltılmaması gerekir. Oysa AKP iktidarında ve özellikle Başkanlık döneminde mera ve ormanlar yağmanın hedefi oldu. Küçük işletmelerin ölçeklerinin büyütülmesi onların tasfiye olmaları ve tarımı bırakmaları anlamına gelmektedir. ‘Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz’ şeklinde bir söylem vardır. AKP’nin hangi döneminde üretici örgütleri güçlendirildi? AKP üretici örgütlerini arka bahçesi haline getirip işlevsizleştirmekten başka ne yaptı? Pestisit kullanımı her geçen yıl artarken gıdalardaki kalıntıların azaltılması, özellikle yüksek kalıntı nedeniyle ürünlerimizin Avrupa pazarlarından geri dönmesi nasıl önlenecek? Hayvansal üretimde yerli üretimin güçlendirilmesi konusuna gelince; her yıl milyarlarca dolar canlı hayvan ve kırmızı et ithal edilerek mi yerli üretim güçlendirilecek? Çiftçinin günümüzde en temel sorunları arasında yer alan yüksek üretim maliyetleri, düşük ürün fiyatları, mazot-gübre-ilaç fiyatlarındaki fahiş artışlar gibi başlıklara dair hiçbir somut çözüm sunulmamış. Ayrıca gıda enflasyonunu düşürmeye, üretimi sürdürülebilir kılmaya, tarımsal verimliliği artırmaya veya çiftçinin tarlasını, bahçesini, merasını, ahırını, geleceğini korumaya dönük kalıcı ve yapısal bir öneri ne yazık ki yok. Bugün gelinen noktada görüyoruz ki; Saray iktidarının aldığı tüm kararlar gibi, bu Şura kararları da üreticinin derdine çare olmayacak, yalnızca kağıt üzerinde kalacak. Ne çiftçinin borcu azalacak, ne ithalat bitecek, ne de kırsalda yoksulluk son bulacak. Bu anlayış değişmeden, tarımı düze çıkarmak, üreticiyi yaşatmak mümkün değil” ifadelerini kullandı.
TARIM VE HAYVANCILIK EN KARANLIK DÖNEMİNİ YAŞADI
Büyük beklentilerle açıklanan ve tarımın gelecek 25 yılına yön vereceği belirtilen 3. Tarım Şurası’nda belirlenen 60 maddenin yalnızca çok küçük bir kısmının hayata geçirildiğini kaydeden Sarıbal, “Tarımsal işletmelerde küçük, orta ve büyük ölçekli işletme tanımlarının yapılarak faaliyetlerin planlanması, üretimin verimlilik ve rekabet ilkelerine dayalı olarak planlanması, yabancı ülkelerde üretimin teşvik edilmesi için arazi kiralamalarına devam edilmesi, sözleşmeli üretim modellerinin desteklenmesi ve yaygınlaştırılması, orman sınırı dışına çıkarılacak yerlerin tayin ve tespiti, tarım sayımının yapılması ve güncellenebilir veri tabanının oluşturulması planlandı. Meraların üreticiler ve üretici örgütlerine tahsis edilmesi, kırsal mahallelerde köy tüzel kişiliği yapısının korunması, üretici örgütlerinin girdi temini, üretim ve pazarlama aşamalarında etkinliklerinin arttırılması, bir sonraki Tarım Orman Şurası’nın 2024 yılında toplanması önerildi. 25 yıllık bir vizyon çizilmesi hedeflenirken, sektör adeta en karanlık dönemlerinden birini yaşadı” ifadelerini kullandı.
ÇİFTÇİ ŞİRKETLERİN KÖLESİ HALİNE GETİRİLDİ
Aradan geçen 5 yılda yeterince desteklenmeyen ve ürününden zarar eden küçük ölçekli işletmelerin tarımı terk ettiğine dikkati çeken Sarıbal, “Çiftçilerin ürün fiyatlarını kendi örgütleri değil, aracılar, şirketler belirlediler. Yabancı ülkelerde arazi kiralama sistemi başarılı olamadı ve vazgeçildi. Çiftçiyi sözleşmeli tarım yoluyla yerli ve yabancı şirketlerin kölesi haline getirmek için epeyce çaba gösterildi. Anayasanın 169’uncu maddesinde ormanların daraltılamayacağına ilişkin hükümler konulmuş olmasına rağmen orman tahribatı devam etti, amaç dışı kullanımlarla orman alanları sürekli olarak daraltıldı. Mera alanları üreticiler ve üretici örgütlerine değil, ranta açıldı. Tarımda üretim yerine ithalat geliştirildi. Üreticiye verilmesi gereken kaynaklar yabancı şirketlere ve ithalat lobilerine aktarıldı. Bitkisel ve hayvansal ürün ihracatına milyarlarca dolar ödendi. Kırsal mahallelerin köy tüzel kişiliği kaldırılarak tarım yapmaları neredeyse yasaklandı. Ellerinde tarımsal yapıya ilişkin güncel veri olmamasına rağmen planlı üretime geçiyoruz denildi. Tarım Sayımına ancak 2025 yılında başlanabildi. 4. Tarım Orman Şurası belirtildiği gibi 2024 yılı içinde yapılamadı” dedi.