Bulgaristan’ı Her Gezdiğimde Ayrı Bir Dünya Görüyorum!

Gözümün gördüğü, düşüncelerimin harmanladığı, yüreğimin hissettiği duygularımı sizlerle paylaştım bu yazımda. İyi okumalar…
 Tarih: 28-04-2025 01:07:03
Bulgaristan’ı Her Gezdiğimde Ayrı Bir Dünya Görüyorum!

Gözümün gördüğü, düşüncelerimin harmanladığı, yüreğimin hissettiği duygularımı sizlerle paylaştım bu yazımda. İyi okumalar…

Bulgaristan’a çeşitli etkinlikler vesilesiyle defaten gidiş gelişlerim oldu. Her gidişimde Bulgaristan’da değişim ve gelişimi daha iyi görüyorum.

Öncelikli şunu söyleyebilirim. Bulgaristan’ın uçsuz bucaksız kullanılmayan bakir tarım arazileri, doğal haline bırakılmış ormanları ve yeşillikleri var. Anlayacağınız doğa katliamı hiçbir şekilde yapılmıyor.

KIRCALİ SAHİPSİZ Mİ?

Bulgaristan’a her gittiğimde ilk varış yerimiz, Kırcaali il merkezimiz oluyor. Şehirlerin aynası girişleridir. 9 yıl önce gittiğimiz Kırcaali ile geçen hafta Cuma günü gittiğimiz Kırcaali arasında hiçbir fark yok. Kendi haline bırakılmış uluslararası yolcu taşımacılığı yapan otobüs terminali hiç değişim görmemiş lime lime dökülüyor.

Keza sosyalist sistem döneminden kalan konutlara baktığınızda dış görünüşleri ile ayrı bir görsel ve bir iticiliği sergiliyor. Binalar her ne kadar eski olsa da estetiksel anlamda güzelleştirilebilir restore edilebilir.

Bizim ülkemizin aksine, sit alanı içerisinde bulunan tarihi binaları koruma altına alıp turizme sunuyorlar. Kırcaali’de tarihsel değerlere sahip çıkıldığı gibi, kentin estetiksel yenilenmesi noktasında bu boş vermişlik insanlarında yaşamına yansıyor. Görünen o ki, kent yönetenleri kendileri için verdikleri önemi, yaşadıkları kente ve insanlarına vermiyor.

Umarım bu eleştirimi Kırcaali Belediye başkanı ve kent yönetenleri dikkate alırlar. Sanırım benim gibi Kırcaali’ye gelen turistlerde aynı düşünceyi taşıyor.

GÜLÜMSEYEN İLÇELER MESTANLI, CEBEL

Kırcaali ilçeleri olan Mestanlı ve Cebel’de durum çok farklı. Alabildiğine her geçen gün yenilenen gelişen konumda olduklarını gördüm.

Şehre küsmüş kırık dökük bir yapı göremezsiniz, Cebel’de, Mestanlı’da estetiksel olarak insanlara gülümseyen yapılar, yollar, yeşillikler dinlenme alanları parklar bizleri karşılıyor.

Bir kentin ilçeleri merkezinden daha güzel gelişiyorsa bu bir çelişki değil mi?

Cebel ve Mestanlı belediye başkanları şehirlerini ve insanlarını çok seviyorlar ki, huzurlu ve mutlu ortamlar sağlıyorlar.

Bulgaristan’da Jivkov diktatörlüğü döneminde yaşanan asimilasyon sürecinde, Türk soydaşlarımızın yaşadıkları baskıları ve acıları kaçışıyla dünya kamuoyuna duyuran isim Naim Süleymanoğlu Mestanlıdır.

Mestanlı’da anıt heykeli önünde, Cep herkülü Naim’i yad ettik. Nur içinde yatsın.

Çay tiryakilerine açık açık söyleyeyim, Bulgaristan’da çay kültürü bizim kadar değil. Cebel’de çaydanlıkta demleme çayı Mümin Ağa’nın orada içebilirsiniz. Bir de Cebel’de sabahları boza ile banicka böreği yemeyi unutmayın, benim tercihim banicka böreğini Mümin Ağa’nın mekânında çayla yemek. Nasıl zevkler renkler tartışılmazsa, damak tatları da ayrıdır. Kültürlere kişilere göre değişir.

Özellikle Cebel’in yeni hali oldukça şaşırttı. Pırıl pırıl cadde sokaklarıyla tarihi eski yapıların restorasyonlarıyla ayrı güzel olmuş Cebel.

İki dönemdir belediye başkanı olan Avrupa Birliği eski genç Milletvekili Necmi Ali’yi tebrik ediyorum.

Bulgaristan’da tarihi miraslara yönelik en ufak bir kötülük olmadığını gördük. Kendi kaderine bırakılıp çürümelerine izin verilmemiş, özü bozulmadan özüne uygun restorasyonlarla turizme kazandırılıyor.

AŞKIN GÖZYAŞLARI

Yolumuz 1438 yılında yapılmış olan Yedi Kızlar Cami’ne düştü. Bulgaristan’a gezmeye gidecek olanlara bizzat gitmelerini öneririm. Bu caminin hikâyesi şu. Yavukluları savaşa gidip dönemeyen yedi kızın çeyizlerini satarak inşa ettirdikleri her aşamasında aşkın gözyaşları bulunan ve inşasında tek çivi bulunmayan ahşap bir cami. Yerel yönetim tarafından restore edilerek ziyarete açılmış, her gün 24 saat ziyaret etme imkânı var, insanlar genellikle hafta sonu gelerek ziyaret edip avlusunda pikniklerini yapıyorlar. Her yıl 6 Mayıs’ta mevlitler okunup, lokmalar dağıtıldığını ise Yedi Kızlar Cami’nin bakımını çevre temizliğini yapan Ali amcadan bilgilendik.

Yedi Kızlar Cami Kırcaali ili Kirkovo (Kızılağaç) ilçesi Podkova (Nalbantlar) Köyü’nde bulunmaktadır.

Gerçekten her yapısı ayrı bir tarihi güzellik taşıyan kasaba Zlatograd ( Darıdere) insanı büyülüyor. Sanki zaman yolculuğuna çıkmış duygusuna kaplıyor insan. Birçok tarihi yapı müzeye dönüştürülmüş, tarihi değerlerini çöpe atmamışlar, her bir parçasını müzede sergileyerek turizm için değerlendirmişler. Bir resmi müze dışında özel mülkiyet olan müzeler de var. Bir yanıyla Cumalıkızık, diğer yanıyla Safranbolu evlerini andıran bir yanı var bu yapıların.

Kültürel Varlıkları Koruma Kurulu kesinlikle en ufak deformasyona ve değişikliğe izin vermiyor.

Tam anlamıyla tarih ve turizm şehri olarak, olarak dizayn edilmiş Zlatograd (Darıdere)

“MESKENİM DAĞLARDIR DAĞLAR”

“Saçlarım saçlarım kardır, deli rüzgarım rüzgarım vardı, şehirler bana bana bir tuzak, İnsan Sohbeti sohbeti Sohbeti yasak, benim meskenim dağlardır dağlar” dizelerini yazan duygu düşünce insanı, insanlığın aydınlık yarınları için hayatını adayan büyük ustalardan Sabahattin Ali’nin doğduğu şehir Eğridere  (Ardina)’ya 2019 yılından sonra bir kez daha yolumuz düştü.

Osmanlı döneminde Gümülcine Sancağı’na bağlı olan Eğiridere’de dünyaya gelen Sabahattin Ali 5 yaşına kadar burada yaşamış, sonrasında babasının tayini ile birlikte bir daha yolu Eğridere’ye düşmemiş. İnsanı en çok duygulandıran ve hüzünlendiren ise Sabahattin Ali’nin Cumhuriyet döneminin ilk faili meçhul cinayetine kurban giden kişisi olması. Ülkemizin aydınlık yüzü olarak Eğridere’de müzede eserleriyle, anıt heykeliyle ölümsüzleştiğini gördüm bu değerin.

Sabahattin Ali’nin hemşehrisi, Ardino Belediyesi Kültürel Varlıkları Koruma Kurulu Başkan Yardımcısı Edebiyat Öğretmeni Selahattin Karabaşev hocamız tekrar bizi karşılayarak daha önce bizimle Arduino’ya gelmeyen arkadaşlarımıza Sabahattin Ali’ye dair kısa bir tarihsel geçmiş anlattı.

TARİHİ DOKULARLA OYNAMAYIN GİZEMİNİ YİTİRİR

Ardından tarihi köprü olan Şeytan Köprüsü’ne geçişi yaptık. Şeytan Köprüsü’ne dair birçok rivayet söylenceleri var.

Şeytan Köprüsü’nün inşasında üç kardeş çalışıyormuş ve köprü bir türlü bitmezmiş, bitse bile köprü yıkılıyormuş. Rivayet o ki, kardeşlerden biri rüyasında şöyle görüyor. Bu köprüye aile bireylerinden biri kurban edilmeli. Sonuç itibariyle durumdan haberi olmayan en küçük kardeşin eşi kurban edilmiş.  Köprünün inşası böylece bitmiş. Diğer bir rivayet ise karşıdan köprüye bakarken gürül gürül akan suda şeytanın silueti yansıyormuş. Bundan dolayı adına Şeytan Köprüsü deniyormuş. Bence bu köprünün ismi kurban edilen o masum gelinin ismi olmalıydı. Bu öneriyi dikkate alırlar ümit ederim ki daha çok ilgi çeker bu hikaye…

Ardino doğal güzellikler anlamında kesinlikle gezilmesi gereken bir yer. Lakin Şeytan Köprüsü’nde bu sefer dikkatimi çeken etrafının tel örgüyle kapatılması ve ticari mekânlara izin verilmesi. Bu durumun ortamın doğal yapısını bozmaya başlamış olduğunu gördüm.

Tarihi dokularla oynamayın gizemini yitirir… 

MİNİK ŞEHİT TÜRKAN BEBEK

Bulgaristan bir yandan; doğa, tarih ve turizm güzellikleri ile insanı karşılarken diğer taraftan hasretleri, acıları içinde yaşatıyor.

Todor Jikov faşizminin asimilasyon politikaları, 1984’den başlayıp 1989 yılında ifrata vardığı dönemlerde soydaşlarımızın yaşadığı şehirlerde evler basılarak, insanlar inanç ve kimlik değiştirmeye zorlandılar. Direnenler ve karşı koyanlar ölümle işkenceyle karışı karşıya kaldılar. O dönemin en küçük şehidi Türkan Bebekti.  Bizler her Killi Kasabası’na geldiğimizde Türkan Bebek anıtını ziyaret etmeden geçmiyoruz. İçimize derin bir yürek acısı çöküyor. Şehidimiz Türkan bebek başta olmak üzere; onurunu, kimliğini korumak için mücadele eden, bedel ödeyen tüm soydaşlarımızı saygıyla sevgiyle anıyorum.

Bizleri bir kez daha doğduğu büyüdüğü topraklara davet eden, her gidişimizde ayrı ayrı güzelliklerle buluşturan meslektaşım Sevinç Çelebi’ye, eşim ve kendim adına çooook teşekkür ederim.

Bulgaristan’a her gidişimde ayrı bir dünya görüyorum. Şehir merkezlerinin dışında saklı bahçeler gibi doğanın sunduğu her türlü renk cümbüşü insanı rüyada gibi hissettiriyor…

 

  Bu haber 32 defa okunmuştur.
  YORUMLAR 0 Yorum YORUM YAP
Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  DİĞER TARİH Haberleri
HABER ARŞİVİ
Tüm Anketler
Web sitemize nasıl ulaştınız?
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI