Pandemi ile ekonomik olarak yaşanan sarsıntının izlerinin silinmesi için çalışılırken şimdi de ticaret savaşları her yeri toz duman etti.
Kimi analistlerin, ABD’nin rezerv para olmasından kaynaklanan enflasyon ve para basma sorununa karşı bir adım olarak gördüğü yeni gelişmeleri, kimi analistler de salt Çin’e karşı bir savaş olarak okuyor. Neden ne olursa olsun, yeni bir dünya sistemi yaratılma süreci önümüzde belirginleşiyor.
Bu sürecin yıkıcılığı ise tüm dünya insanlığı için bilinmez görünüyor. Hatta ABD yönetiminin bile atacağı adımları kestiremediği, sürekli değişen gümrük vergilerinden anlaşılıyor. ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonucu dünyayı ikna ettiği ve 1970’lerde ortadan fiilen kaldırdığı Bretton Woods sistemi gibi rezerv para dolar idaresi de sanki tarih olacak gibi. Yeni uluslararası para idare biriminin kripto para mı? Altın mı? Ya da başka bir seçenek mi olacağı merak edilmekte.
ABD’nin rezerv para değişimi ve Çin’in büyük ekonomisiyle çatışma arzusunu barındıran bu ticaret savaşının dünyanın ortasında, tüketim ve üretim kanallarının hub noktasında olan Türkiye için de riskler ve önemli avantajlar barındırdığı görülmektedir.
Gerek Rusya ile olan olumlu ilişkiler, gerek AB’nin güvenlik açısından Türkiye’yi tekrar hatırlaması, gerek Trump’ın Türkiye’ye sıcak bakması ve gümrük vergisinde en alt limitte tutması, gerekse Çin ile yatırımlar konusunda atılan adımlar bir denge politikası içinde olduğumuz izlenimini vermekte ve biz iş dünyasını memnun etmektedir.
Bu avantajların yanı sıra, hukuk, özgürlükler ve demokrasi konusunda karnemizin hala iyi bir izlenim vermediği de ortadadır.
Dünyadaki değişimin salt para idaresi ve ekonomik faktörlerin değişmesinden ibaret olmadığını hepimiz görüyoruz. Yapay zekanın, buhar gücünün bulunmasıyla başlayan birinci sanayi devriminden de büyük etkiler yaratacağı açıktır.Sanayi devrimlerini ıskalamış bir ulusun iş insanları olarak, bu kez yapay zekâ ile sınıf atlayacak bir kapı aralandığını görmüşken, gündelik ekonomik sorunlarla uğraşmaktan, o açık kapıdan içeriye bakmaya bile yaklaşamıyoruz. Ve her geçen gün kapının biraz daha kapandığını da görüyoruz.
Yapay zekâyı yaratacak ve kullanacak olan, iyi eğitim almış ve dünya ile entegre olabilmiş genç insanlar olacaktır. Ancak bizim gençlerimizden iyi eğitim almış olanları, son yıllarda batıda yaşamayı tercih ederken, son yaşanan gelişmelerle bunun sayısının artmasından endişeliyiz.
Gençlik her zamankinden çok daha önem kazanmıştır. Onları küstürmek, kırmak Türkiye’nin gelecek yarışında geri kalmasına neden olacaktır. Atamızın cumhuriyeti emanet ettiği gençlerimizi anlamaya ve onlara daha şefkatli, özenli ve korumacı olmaya önem vermeliyiz.
Yukarıda bahsettiğimiz dünyanın durumu içerisinde Türkiye’nin avantajlarını heba etmemek adına, terörü bitirmeye yaklaşan bir Türkiye olarak, Sayın Cumhurbaşkanı’nın da dediği gibi içeride birlik sağlamak zorundayız. Elbette bunun için de ilk görev iktidara düşmektedir. İktidarın kucaklayıcı ve önüne büyük Türkiye hedefini koyup, başta gençlerimiz olmak üzere, herkesi kucaklayacak bir tutum içinde olmasını umuyoruz.
Artan maliyetler, pazarlarımızda ve dünyanın genelinde yaşanmaya başlanan durgunluk, iş gücü maliyetinin rakiplerimizin çok üstünde olması nedeniyle başta konfeksiyon ve hazır giyim olmak üzere üretici güçlerimizin daha avantajlı ülkelere gitmesi, yine iş gücü maliyeti nedeniyle başta turizm olmak üzere pek çok sektörün yabancılara da pahalı gelmesi, döviz kurlarının tutulması nedeniyle bu maliyetlerin kısa sürede düşmeyeceğinin anlaşılması, finansa ulaşmanın tam olacak derken yeni faiz artırımı ile yine zorlaşması gibi çok sayıda sorunumuz olmasına rağmen, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve özgürlüklerle bu sorunların aşılabileceğine inancımız da vardır.
Bizler BUSİAD Yüksek Danışma Kurulu Üyeleri olarak, bu görüş ve önerilerimizi kamuoyunun bilgi ve değerlendirmesine sunuyoruz.
Ergun Hadi Türkay
BUSİAD Yüksek Danışma Kurulu Başkanı